Yoğurt
Göçebe
olarak yaşayan atalarımızın karınca yumurtasından yoğurt
yaptığına dair bilgiler edinildi. Bunun üzerine ilk
yoğurdun karınca yumurtasından mı, karınca toprağından
mı, ya da normal topraktan mı mayalandığını kanıtlamak
için araştırmalar yapıldı.
Oktay
İnce de çalışmasında, eski yoğurt dışındaki doğal
mayaların, sütün yoğurda dönüşmesinde işe yarayıp
yaramayacağı ve eğer doğal mayalardan yoğurt olursa, ne kalitede
olacağını inceledi. Araştırmasında deneysel olarak süte
ev koşullarında değişik oranlarda standart (ticari) yoğurt ve
doğal mayalar (normal toprak, karınca yuvası çıkışındaki
toprak ve karınca yumurtası) ekleyip, elde edilen yoğurtların ve
bunlarla hazırlanan yoğurtların bazı fiziksel ve kimyasal
özelliklerini beş gün süreyle araştırdı. İnce,
araştırmasının sonuçları konusunda şu açıklamayı yaptı:
"Doğal
mayalar, içerdikleri çeşitli mikroorganizmalar ve bazı
kimyasalların (formik asit vc türevleri vb.) sütü fermente
etme özellikleriyle sütün yoğurda dönüşmesini sağlıyor.
Sigara
10.
yüzyıldan Mayaların tütün içtikleri biliniyor. Maya dilinde
"Sikar" kelimesi içmek anlamına geliyor. Sigaranın
kelime olarak birçok dildeki karşılığı bu kelimeden türemiş.
Türkiye'de sigara yapımı, resmi olarak 1864'te 750.000 altın
karşılığında Fransızlara verilen "Memaliki Sahane
Dühanları Müsterekül Menfaa Reji " sirketini kurma
imtiyazının verilmesi ile basladı. 1874'te tütün kıyma
imalathanelerinin kurulmasına izin verildi. Bu yabancı şirket 30
Temmuz 1924'e kadar varlığını sürdürdü ve bu tarihte
kapatıldı. 1930 yılında 1701 sayılı kanunla tütün tekeli
kuruldu.
Çikolata
Bundan
4000 yıl önce, Honduraslı yerliler tüm dünyayı etkileyecek bir
keşif yaptılar. Kakao çekirdeklerinden bir içecek üretmişlerdi
ve bunun onlar için anlamı yeni bir tat bulmanın çok da ötesinde
değildi. Oysa hayatımızda önemli bir yeri olan çikolataydı
keşfettikleri.
Etimoloji
uzmanları çikolata kelimesinin, Aztek dilindeki “xocolatl”
kelimesinden geldiğini belirtiyorlar. Kelimenin sonundaki “atl”
kısmı “su” veya “içecek” anlamına geliyor. “Xocol”
kısmı için ise üç farkılı açıklama bulunuyor; kakao
çekirdeklerinin gürültülü bir şekilde havanda dövülmesinden
dolayı “gürültü” anlamına geldiğini düşünenen
etimologların yanı sıra, “acı” ya da “sıcak” anlamında
kullanıldığını söyleyenler de bulunuyor.
Çikolata
soğuk ve acı bir içecek olarak başladı macerasına ve özel
günlerde ve dini rituellerde “acı içecek” olarak tüketildi.
Aztek ve Mayalar, yüzyıllar boyu bu lezzetin keyfini çıkarmakla
kalmayıp, kakaoyu ticaretin de baş aktörü yaptılar. Kakao
çekirdeği o kadar değerliydi ki, alışverişlerinde para yerine
kakao kullandılar. İnanç dünyalarını, kültürlerini de
etkiledi kakao.
Kahve
Efsane'nin
575-850 seneleri arasında bir zamanlarda geçmiş olması gerekiyor.
Rivayete
göre Kaldi fark eder ki; keçileri bir ağacın meyvesini yedikten
sonra neşeli ve zıpır olurlar, geceleri de pek uyumak istemezler.
Kaldi bu ağacın meyvelerinden toplayıp, buluşunu paylaşmak için
yakında kalan Sufi dervişlere gider. Çekirdeklerin marifetini
dinleyen Sufi derviş, ilk başta fikri onaylamaz ve çekirdekleri
ateşe atar. Ateşe düşen çekirdekler kavrulmaya başlar ve
ortalığa bildiğimiz o kahve aroması yayılır.
Yayılan
aroma Kaldi'ye ve dervişe ilham verir ve çekirdeklerden güzel bir
içecek hazırlamak için işe koyulurlar. Kavrulmuş çekirdekler
öğütülür ve özlerini bırakmaları için suda kaynatılır.
Bizim bildiğimiz haliyle kahve böyle doğar.
Sufi,
kahvenin uzun gece ayinlerinde onu uyanık ve zinde tuttuğunu fark
eder. Tekkedeki diğer dervişler de bu yeni içeceği sever ve çok
geçmeden kahve Yemen ve Arabistan'a yayılır. Daha sonra kahve
kendini Istanbul'a da sevdirir ve Avrupa'ya ordan da tüm Dünya'ya
yol alır.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder